İnsanoğlunun var oluşu ile birlikte madencilik faaliyeti başlamıştır. İnsanoğlunun önce karnı doymalı sonrada başına sokacak bir yuvası olmalıdır. Bu iki olgu içgüdüseldir. İnsanoğlu ilkel zamanda yemek bulabilmek için avlanmak zorundaydı. Avlanmak için sert madde arayışı ile madencilik serüveni başladı. İlk çağlarda daha fazla dayanıklı savaş aletleri yapımı için gerekli olan alaşımları elde etmek için devam etti. Orta çağda ise tüm maddeleri altına çevirme hırsı ve isteği bilimsel çalışmalara hız katmıştır. Bazı maddeleri altına çevirmek için uğraşan Simyacılar bunu başaramasalar da bilime oldukça katkı sağladılar.
Günümüzde dahi insanoğlunun altına bakışı hiç değişmemiştir. Bu asil metalle olan ilgi ve alaka her geçen gün hızla artmaktadır. Uzaylıların kullandığı hızlı ulaşım araçlarında altın kullandıkları varsayımı günümüzde oldukça yaygındır. Hatta bazı bilim adamları uzaylılar dünyaya sadece altın elde etmek için gelecek diye bir varsayım içindedirler.
Gelişmiş ülkeler ise dünyayı bıraktı uzayda başı boş dolaşan metoorlardaki başta altın olmak üzere her türlü madeni üretmek için proje geliştiriyorlar. Madencilik yakın bir zamanda uzaya taşınacak gibi gözüküyor.
Yaşadığımız çağ atom çağı olarak adlandırılmış ve uranyumun parçalanması sonucu elde edilen o büyük enerjiden hem sanayi hem de silah sanayi yeterli güç elde etmiştir.
Yaşadığımız Anadolu coğrafyasında orta çağlarda ilkel yöntemle ALTIN üretilmiştir. Daha sonra altın üretimine uzun bir süre ara verilen bu ülkede nihayet 2000’li yıllardan sonra yeniden altın üretilmeye başlanıldı.
2020 yılında 42 ton altın üretimi ile yeni bir rekor kırıldı. Bu güne kadar neredeyse tamamı dışarıdan satın alınan altının yaklaşık % 30’luk bir bölümü artık yurt içinden karşılanmaktadır. Dünyada Hindistan’dan sonra en fazla takı malzemesi olarak altın kullanan ve ithal eden ülke Türkiye’dir.
Bergama da yabancı bir şirketin 2000’li yılların başında dissemine altın yatağında başlattığı siyanürlü altın madenciliğinde yaklaşık 20 yıl içinde 42 tona kadar ulaştık. Ama hala akıllarda bir altın yatağı bulunduğunda veya arama için sondaj yapılmaya başlandığında tüm kamuoyunda olumsuz algı yaratılıyor ve çevre katlediliyor, ağaçlar kesiliyor, siyanürle sondaj yapılıyor gibi bilimsellikten uzak kötü imaj çizilmeye başlanıyor.
Ülkemizin kurtuluşu ÜRETİMDEN geçiyor. Her ne olursa olsun üretmeliyiz. Hele yüzyıllardır uğruna birçok savaş yapılan ve kan dökülen ALTIN’ı biz kendi ülkemizde dünyada kullanılan en son teknolojileri kullanarak üretmek ve halkımızın hizmetine sokmak zorundayız.
Altında rekor haberi tüm ulusal basında bir zafer gibi sunuldu. Bu olumlu gelişme tüm madencilik faaliyetlerine kapsar ümit ediyorum.
Her seçim öncesi mutlaka bir petrol veya doğal gaz bulundu diye bilimsellikten uzak yalan yanlış haber yapılır. Bazen kendi bütçemizden daha fazla miktarda Bor bulundu veya Toryum bulundu diye haberler yapılır. Bu iki maden ülkemiz için yanlış bilginin kaynağı haline getirildi. Bu haberlerin asılda bir değeri yoktur. Halka moral vermek için masa üstünde yapılan asparagas haberdir bunlar. Ama gerçek olan ülkemizin gelişmesinde ve sanayileşmesinde hizmet edecek olan bir mermer, kömür, bakır, kurşun, çinko veya taş ocağı açılacağında ortalık toz duman olur. Çevreciler bir taraftan kamu yöneticileri bir taraftan bu ocakların açılmaması için elinden geleni arkalarına koymazlar.
Esas yanlış burada. Kamuoyu uyduruk maden açılma haberleri peşinden koşacağına gerçek olan madenlerin açılıp bu ülkenin gelişmesine katkı sağlamasına yardımcı olmalıdır.
Bu ülkenin sanayileşmesi için tüm yeraltı zenginliklerimizi kendi imkanlarımızla yeryüzüne çıkarmak ve ondan en gelişmiş makine ve parçalarını üretmek zorundayız. Bunu başarabildiğimiz taktirde dünyanın en güzel kara parçası olan ANADOLU’da sonsuza kadar var olabiliriz.
Samet GÜNDÜZ
Maden Mühendisi