Nükleer güçTurkuaz Gazetesi

21.12.2024 - 15:13

Nükleer güç

Nükleer  güç
Son Güncelleme :

10 Temmuz 2023 - 13:54

Atomun parçalanması sonucu açığa çıkan yıkıcı enerjinin ve radyasyonun özellikle silah sanayide kullanılmaya başlanmasıyla, insanlık 2.dünya savasının sona ermesini sağlayan NÜKLEER GÜÇ (Japonya ya atılan 2 atom bombası) ile çok acı bir şekilde tanıştı.

1970 yılındaki petrol krizinden sonra dünyayı yöneten ileri teknolojiye sahip ama ellerinde petrol olmayan batı gelişmiş ülkeler nükleer enerjiden elektrik üretimine hız verdiler. Ülkelerinde tükettikleri elektrik enerjisinin büyük kısmını nükleerden elde eden gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan diğer ülkelerin bu enerjiye ulaşmamaları için çeşitli bahaneler üretmeye başladı. Kendi ülkesinde başkentinin yakınına nükleer reaktör kuran Fransa bizim gibi gelişmekte olan tüm ülkelerin bu enerjiden faydalanmaması için elinden geleni yaptı.

Dünya bu gücün çok yüksek ve çok ucuz olduğunu ama bu gücü elde edebilecek ülkelerin ileri teknolojiye sahip olmaları gerektiği gerçeği ile yüz, yüze geldi. İleri teknolojiyi elinde bulunduran ülkeler, diğer ülkelerin bu nükleer güç ile tanışmamaları özelliklede atom bombası gibi kitle imha silahlarına sahip olmaması için bu teknolojileri sır gibi sakladılar. Buna rağmen bazı ülkeler bu bilgiye sahip oldular. İleri teknolojiye sahip kendinin dünyanın sahibi sayan 3-5 ülke bu bilgiyi elde ederek atom bombası yapan ülkelere yaptırım kararı alarak bu ülkeler ile tüm ticari ve siyasi ilişkilerini kestiği gibi dünyadaki diğer ülkelerin bu ülke ile irtibatını kesmesi için büyük baskı yaptılar. Ama buna rağmen birçok gelişmekte olan ülke, ileri teknolojiye sahip ülkeler ne kadar istemese bile atom bombasına sahip oldular. Buna en iyi ve son örnek ülke ise İRAN’dır.

Dünyada bu gün 32 ülkede 441 nükleer reaktör var. Sınırımızda bulunan Bulgaristan, Ermenistan ve İran da nükleer tesis var biz ise dünyadaki 32 ülkeden biri hala değiliz. Yaklaşık 1 yıl sonra Akkuyu da nükleer enerjinden elektrik üretmeye başlayınca dünyadaki 33 ülke olacağız. Bitmemiş bir nükleer santrale sırf seçim propagandası için açılış yapıldı, adına da nükleer yakıt yükleme işlemi denildi.

Bugün itibariyle dünyada 32 ülkede elektrik üreten nükleer tesis var ama kaç ülke nükleer güç yani kaç ülkede atom bombası var bunu sorgulamamız gerekir. 32 ülkede nükleer tesis var ama yaklaşık 10 ülke de atom bombası var yani 10 ülke NÜKLEER GÜÇ.

Akkuyu nükleer tesisi tamamen Ruslar tarafından yapılmaktadır. Nükleer yakıtın tamamı bu ülkeden gelecek ve atığın tamamı da bu ülkeye geri götürülecektir.

Biz elektrik üreten bir nükleer tesise sahip olacağız ama hiçbir zaman NÜKLEER GÜÇ olamayacağız.  Ruslar müsaade etmediği sürece atom bombasına sahip olamayacağız.

Bir ülkenin dünyada nükleer güç olabilmesi, yani atom bombasına sahip olabilmesi için tesisinden zenginleştirilmiş PLÜTONYUM üretmesi gerekmektedir. Ruslar tüm yakıtı kendileri hazır halde bize verecekleri ve atığın tamamını kendi ülkelerine geri götüreceklerinden bizim bu tesiste plütonyum üretme imkanımız bulunmamaktadır.

Dünyada nükleer güç olabilmek için yani Atom bombası yapabilmek için zorunlu olan plütonyum üretimi şu anda bizim için sadece hayaldir.

Bugün için nükleer enerji hammaddeleri kapsamına uranyum ve toryum girmektedir.
Ancak, toryuma dayalı nükleer santrallerin henüz ekonomik boyutta devreye girmemeleri
nedeniyle, toryum, halen sırasını bekleyen bir nükleer yakıt hammaddesi durumundadır.
Son günlerde özellikle sosyal medyada TORYUM konusunda çoğu doğru olmayan birçok video çekilmekte ve halkımız yanlış bilgilendirilmektedir.

Madencilikle yakından bir ilişkisi olamayan toryum minerallerini görse tanıyamayacak olan, hayatında hiçbir maden ocağı görmeyen ama kendisini her konuda bilgili gören azgın bir grup, toryumun ülkeyi kurtaracağı varsayımı ile birçok asılsız dedikoduyu piyasaya sürmeye devam ediyorlar. Isparta da düşen uçakta bulunan fizikçilerin TORYUM konusunda önemli çalışmalar yaptığı ve sona geldikleri için öldürdükleri konusunda çok fazla komplo teorisi piyasada gezmektedir. Bu konuda elde yeterli bir bilgi ve belge yoktur.

Ölen fizikçilerinden arta kalan belgelerde bu konuda bir bilgi kırıntısına dahi ulaşılamadı. Kazadan bu yana dünyada birçok ülke özellikle Çin ve Hindistan bu konuda çok fazla çalışma yapmasına rağmen TORYUM kullanılarak elektrik üreten ekonomik bir tesisi inşa edilemedi. Biz ise bu konuda herhangi bir ilerleme sağlayamadık bir arpa boyu yol alamadık.

Bu bilgi şehir efsanesi olarak sosyal medyada günümüzde halen dolaşmaktadır.

Nükleer enerji hammaddeleri esas olarak nükleer reaktörde elektrik enerjisi elde etmek için
yakıt olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla tüketimi, kurulu nükleer enerji kapasiteleri
belirlemektedir. Dünya uranyum üretiminin yaklaşık %70’ini üç şirket elinde bulundurmaktadır.  Bunlar;  CAMECO (Canadian Mining Energy Co.) adlı Kanada şirketi, COGEMA Compagnie Générale des Matières Nucléaires) adlı Fransız şirketi ve RTZ (Rio Tinto Zinc Co.) adlı İngiliz şirketidir.

Uranyum cevheri doğada bulunuş şeklinden nükleer reaktörde kullanılacak yakıt haline
getirilinceye kadar birçok evreden geçer. Bunlar:

a-) Cevher Arama,

b-) Cevher Yatağının İşletilmesi, Cevher Çıkarma,

c-) Sarı Pasta Üretimi,

d-) Sarı Pasta Arıtma (ADU yapımı),

e-) Kalsinasyon ve UO 2 ‘ye İndirgeme,

f-) UO 2 ‘nin UF4 ‘e Dönüştürülmesi,

g-) UF4 ‘den UF6 Yapımı.

Uranyum, uluslararası piyasalarda nükleer enerji hammaddesi olarak, sarı pasta halinde
işlem görür. Ürün standardı olarak sarı pastanın en az % 60 U içermesi istenmekte ve
arıtılmış bir uranyum bileşiğinde (UO2, UF6 gibi) diğer elementlerin toplamının 1gram
uranyum için 300 ppm’den fazla olmaması gerekmektedir

Türkiye’de uranyum aramalarına 1990 yılı sonuna kadar devam edilmiş ve 5 yatakta toplam
9.129 ton görünür uranyum rezervi ortaya konulmuştur. 1990 yılından sonra zaman, zaman
yapılan aramalar kısıtlı bütçe ile sınırlı alanlarda yapılmıştır. Türkiye’de bugüne kadar bulunmuş uranyum yataklarının büyük bir çoğunluğu sedimanter tip yataklardır. Bu gruba, Köprübaşı, Fakılı, Küçükçavdar ve Sorgun uranyum yatakları girmektedir. Sadece Demirtepe

yatağı damar tipi uranyum yatakları grubuna konulmaktadır. Bu 5 yatağın ortalama tenör ve

rezervleri, aranıp bulundukları yıllarda, dünyaca kabul edilen ekonomik sınırlarda
olmalarına rağmen, bugün için, bu değerler söz konusu sınırların oldukça altında kalmıştır.

Bunun nedeni, son yıllarda nükleer santral planlamalarındaki önemli değişmeler ve
özellikle Kanada ve Avustralya’da yüksek tenörlü, üretim maliyetleri çok düşük uranyum
yataklarının bulunmasıdır.

Türkiye’de geçmiş dönemlerde laboratuvar ve pilot çapta, önemli teknolojik çalışmalar
yapılmıştır. Bu teknolojik çalışmalar sırasında Uranyum cevherinden sarı pasta üretilmesi
ve sarı pastanın nükleer yakıt haline getirilmesindeki bütün aşamalar gerçekleştirilmiştir.
Uranyum doğada hiçbir zaman serbest olarak bulunmaz. Çeşitli elementlerle birleşerek
uranyum minerallerini meydana getirir. Yerkabuğunda yüzlerce uranyum minerali vardır;
ancak bunların büyük çoğunluğu ekonomik boyutta uranyum içermezler. Ekonomik yatak
oluşturanlar, autunite, pitchblende (uraninite), coffinite ve torbernite’tir.

Bu ülkenin sanayileşmesi için başta URANYUM ve TORYUM olmak üzere tüm yeraltı zenginliklerimizi kendi imkanlarımızla yeryüzüne çıkarmak ve ondan enerji başta olmak üzere en gelişmiş makine ve parçalarını üretmek zorundayız. Bunu başarabildiğimiz taktirde dünyanın en güzel kara parçası olan ANADOLU’da sonsuza kadar var olabiliriz.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

Bu sayfanın içeriğini kopyalayamazsınız