Ankara Sanayi Odası ile Agrega Üreticileri Birliği (AGÜB) işbirliğinde düzenlenen madencilik sektörünün sorunları ve çözüm önerilerinin tartışıldığı “Madencilik Sektörü İstişare Toplantısı” ASO’da gerçekleştirildi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Şeref Kalaycı, Türkiye’de yılın ilk 6 ayında 3,5 milyar dolarlık maden ihracat rakamına ulaşıldığını belirterek, “Bu dönemde maden ürünleri dış satımı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20 arttı.
Toplantıya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı, ASO Başkanı Nurettin Özdebir, ASO Meclis Başkan Yardımcısı Yavuz Işık, Maden Sanayii İşverenleri Sendikası Başkanı Naci İlci, AGÜB Yönetim Kurulu Başkanı Şevket Koruç, ASO Meclis Üyesi Ertuğrul Onat ve Mete Özgürbüz, bürokratlar ve Madencilik ve Taşocakçılığı Komite Üyeleri katıldı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Şeref Kalaycı, Türkiye‘de yılın ilk 6 ayında 3,5 milyar dolarlık maden ihracat rakamına ulaşıldığını belirterek, “Bu dönemde maden ürünleri dış satımı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20 artmıştır. Maden ihracatımız bu şekilde devam ederse yıl sonunda 7 milyar dolar seviyesini aşacağımızı tahmin ediyoruz.” dedi.
Kalaycı, Ankara Sanayi Odası (ASO) ile Agrega Üreticileri Birliği (AGÜB) ortaklığıyla düzenlenen “Madencilik Sektörü İstişare Toplantısı”ndaki konuşmasında, geçen yıl maden ihracatının 5 milyar 934 milyon dolar seviyesinde olduğunu söyledi.
Türkiye’de madenciliğin dünya standartlarında yapıldığına dikkati çeken Kalaycı, “Türkiye maden çeşitliliği bakımından da zengin bir ülkedir. 2020’de 168 ülke arasında Türkiye, maden üretiminde miktar ve ton bazında dünyada 21’inci sırada, değer dolar bazında 24’üncü sırada yer almıştır. Türkiye üretilen maden çeşitliliği açısından da dünyada 8’inci sıradadır.” diye konuştu.
Kalaycı, Türkiye’de son 20 yılda maden ihracatında 10 kattan fazla artış yaşandığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2022’nin ilk altı ayında yaklaşık 3,5 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşıldı. Bu dönemde maden ürünleri dış satımı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20 artmıştır. Maden ihracatımız bu şekilde devam ederse yıl sonunda 7 milyar dolar seviyesini aşacağımızı tahmin ediyoruz. Üretim bazında bakıldığında, Türkiye’de 2021’de tüvenan maden üretimi 814 milyon tona ulaştı. Bir önceki yıla göre yüzde 15’lik artış yaşandı. Bu üretimin 561 milyon tonu, çimento ve inşaat hammaddeleri, 103 milyon tonu endüstriyel hammaddeler, 94 milyon tonu kömür, 38 milyon tonu metalik madenler, 18 milyon tonu doğal taşlar oluşturdu. Bu rakamlar, bize büyüyen ve gelişen ekonomimizi ve madencilik sektörümüzü yansıtıyor.”
“Agrega madenciliği ekonomik büyümede önemli”
Toplantının ana konusu olan agrega’nın inşaat sektörünün temel girdisi olduğunu anımsatan Kalaycı, şunları kaydetti:
“MAPEG’de işlem gören 3 bine yakın işletme ruhsatı ve kamu kurumlarının aldığı 3 bin 600 adet ham madde ve mermer üretim sahasında yaklaşık 30 bin kişinin istihdamı ile yıllık 500 milyon tona yakın kırma taş üretiliyor. Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmasında inşaatı devam eden alt yapı ve sanayi sektörü için agrega madenciliğinin önemi büyüktür. Sektörün ekonomik katkısının yanında işin çevresel boyutunun da göz önünde bulundurulması gerekir. Kamuoyunda zaman zaman yansıyan olumsuz görüntüler, sektör ve ülke madenciliği adına en büyük handikaptır. Madencilik sektörü çevreye ve insan sağlığına negatif etkileri sürekli olarak gündemde olan bir konudur. Madencilik sektörü insanlık tarihi açısından en eski sektörlerden biri olmasına rağmen, kamuoyunun bilgisi kitle iletişim araçlarından edindikleri ile sınırlıdır. Maalesef madencilik faaliyetleri ülkemizde bir muhalefet etme aracı olarak acımasızca kullanılmaktadır. Bu kapsamda halkımızın tam anlamıyla bilinçlendirilmesi hayati önem arz etmektedir.”
“Desteklerle madencilik sektörü şaha kalkacak”
ASO Başkanı Nurettin Özdebir, Türkiye ekonomisinin doğal kaynağa dayalı bir ekonomi olmadığını ve Türkiye’nin enerjideki dışa bağımlılığının sonucunun dış ticaret açığı olarak ortaya çıktığını ifade etti.
Özdebir, “Enerji kaynakları sınırlı olan ve enerjide dışa bağımlı olan Türkiye büyüyebilmek için bugüne kadar üretim yapmıştır ve ürettikçe imalat kültürü gelişmiştir. Bu noktada madencilik sektörümüz önemli bir rol üstlenmiştir. Sektör bir yandan imalata hammadde sağlarken aynı zamanda ciddi bir değişim ve dönüşüm içerisindedir.” dedi
Küresel ölçekte artan iklim değişikliği kaygılarının da madencilik sektöründe önemli etkileri olduğunu, firmaların daha çevreci ve sorumlu üreticiler olabilmek için önemli adımlar attığını belirten Özdebir, şöyle devam etti:
“Türkiye’nin dünyadaki tüm maden hammadde rezervindeki payı yüzde 2,2. 2021’de madencilik sektörü, geçen yıla kıyasla reel olarak yüzde 15 büyüme göstermiştir. Bu rakam 2019 yılındaki yüzde 6,8 ve 2020 yılındaki yüzde 0,1 oranlarının oldukça üstündedir. Ancak bize göre bu oran yine de yeterli değildir. Biliyoruz ki madencilik sektörümüzün potansiyeli bu oranların çok çok üstüne çıkmaya imkan tanıyor. Madenlerin tüvenan üretimi ve zenginleştirilmesi için kullanılan enerji (akaryakıt ve elektrik) tüketimindeki ÖTV‘nin kaldırılması başta olmak üzere sektöre verilecek bir takım destekler sonrasında Türk madencilik sektörü şaha kalkacaktır.”
Ülkelerin kapanması, uluslararası ticaretin durması ve günümüzde etkisini iyice hissettiren küresel resesyonun, Türkiye ekonomisindeki hassasiyetlerin artmasına, yatırımların ertelenmesine sebep oldu.
2018 Ağustos’ta başlayan ekonomik dalgalanmanın ardından 2020 yılında başlayan Kovid-19 salgın sürecinin, tedarik zincirinde aksamalara sebep olduğunu dile getiren AGÜB Yönetim Kurulu Başkanı Şevket Koruç; “Bu dönemde ülke olarak yeniden ayağa kalkabilmemizin tek çaresi var, o da üretmek. Maden üreticilerimizin ruhsat ve izin işlemlerinde yaşadıkları aksamaları ilk ağızdan dile getirebilmelerini sağlamak ve ilgili kurumlarımızın yetkililerinden bu aksamaların nedenleri, bunların minimuma indirgenmesi yada ortadan kaldırılması adına neler yapılabileceği hususunda yorumlarını alabilmek, bugün gerçekleştireceğimiz bu toplantıdaki önemli konu başlıkları. Bazı sorunlarımızın kurumlarda daha üst seviyelerde çözüme kavuşturulması gerektiğinin, bazı sorunların çözüm yerinin burası olmadığının da bilincindeyiz. Ancak sorunlar konuşuldukça ve tartışıldıkça, üreticiler ve kurumlarımız birbirlerini anlamak üzere empati yapar hale geliyor ve çözüm üretmek adına adımlar atılmaya başlanıyor.”