İscehisar’da Doğan Mermerin Tozunda Yoğrulan Özü ve Sözü Bir Olan Hüseyin PEKTAŞTurkuaz Gazetesi

21.11.2024 - 19:18

İscehisar’da Doğan Mermerin Tozunda Yoğrulan Özü ve Sözü Bir Olan Hüseyin PEKTAŞ

Doğal taş sektörünün yeni nesillerinden, zıpkın gibi bir delikanlı. İşinde çalışkan, gece gündüz demez, zor şartların onu etkilemediği, mermerin başkentinde doğmuş mermerin tozunda yoğrulmuş olan sözü özü bir olan Hüseyin Pektaş bu sayımızın konuğu oldu. 

İscehisar’da Doğan Mermerin Tozunda Yoğrulan Özü ve Sözü Bir Olan Hüseyin PEKTAŞ
Son Güncelleme :

12 Şubat 2022 - 11:35

Biz Hüseyin Bey’i çalışkanlığı hırsı ve azmiyle bilmekteyiz. Gerçekten çok çalışkan genç bir arkadaşımız. İscehisar’ da sohbet ederken ‘’ne olacak bu maliyet artışları?’’ dedi.  Bizde kendisini canlı yayına davet ettik.

TR: Hüseyin Pektaş kimdir?

Hüseyin Pektaş İscehisar’da doğdu ve ikinci nesilsiniz. Doğal taş sektörünün içinde mermerin tozunda doğdum diyebilirim.

TR: Mermer sizin için ne anlam ifade ediyor?

Mermercilik çok mücadele isteyen, emek isteyen, hizmet isteyen aklınıza ne geliyorsa, ucu bucağı olmayan bir sektör. İşin içine girdiğiniz zaman disiplinli çalışmayı ve takip isteyen bir meslek. İşinizin devamını istiyorsanız müşterinin güvenini sarsmamak ve verdiğiniz sözleri tutmanız şart.

Maliyeti oldukça yüksek olan ve her geçen günde şartları daha da zorlaşarak devam eden bir sektör.

Birçok insanımızın yaşadığı krizler vardır, sıkıntılarla karşı karşıya kalabilir. Firma olarak bu krizlerden biz de nasibimizi üç dört defa aldık sarsıntılar yaşadık. Büyüklerimizle konuştuk ve bir süre ticarete ara verdik, kısa bir süre sonra işimize tekrar geri döndük.

Eskiden birbirine güven varmış, hatır ve hürmet varmış, ‘oğlum git şunu, şu kişiden al gel’ denirdi ve karşıdaki sorgusuz sualsiz verirdi; bu şekilde de ticaret güvene dayalı ilerlermiş. Fakat günümüzde ticarette böyle bir şey yok, her şey maliyete bindi. Ticaretin her şeyi ağırlaştı ve pozisyonlarımız zorlaştı.

Hayata ve sektörümüze gerçekçi bakacak olursak, mermer sektörü çok büyük sıkıntılar içerisinde. Veriyorsun ödenmiyor alıyorsun gelmiyor. Sözler her iki taraf içinde yerine gelmemekte. Sonrası da arka arkaya gelen olumsuzluklar camiayı etkiliyor sıkıntılar yumak gibi büyümeye devam ediyor. Aklına gelen veya gelmeyen her şeyi yaşıyor ve görüyoruz.

TR: Firmanız kaç yıldır mermercilik yapıyor? Kaç kişiyi istihdam ediyorsunuz?

Firmamız 36 yıllık geçmişi olan bir firmadır, 1988 de Özbektaş Mermer San. Tic. Ltd. Şti. ismiyle kuruldu. Şu anda ocak ve fabrikada çalışan 45 personelimiz var.

TR: Hüseyin Pektaş kaç yaşında ve kaç yıldır mermerin içinde?

Ben 32 yaşındayım, sektörde çalışmaya başladığımda 15 yaşındaydım. Ticaretle ve doğal taş sektörü ile 17 yıl önce tanıştım ve gece gündüz demeden yaşıma bakmadan çalıştım. Yani neredeyse yaşımın yarısını mermerin içinde geçirdim.

TR: Bu arada Akşehir siyahı olarak bilinen ve Akşehir bölgesinde çıkan yeni bir ocak yatırımınız oldu. Şu anda ülke olarak zor şartlarda ticaret yapmaktayız, bu dönemde böyle bir yatırım yapmaya nasıl karar verdiniz? Bu şartlarda böyle bir yatırımı tekrar yapar mısınız?

Haklısınız baktığınızda dolar kurundaki esneklik, faizler, yaşam standartları, enflasyon vb sorunlarda olsa bu yatırımı yine yapardım ve hiç affetmezdim.  Bu yatırımı ise hiç planlamamıştım, tamamen tesadüftür. Bir gün arabamı yıkamaya götürmüştüm orada bir abim camı indirdi ve ‘bizim bir devlet parkımız var oraya mermer lazım’ dedi.

Bende hemen atladım ‘yapalım Veli abi, nereye?’ dedim. Konya Çeltik dedi.

Yapım gereği oldukça aktif yerinde duramayan bir kişiyim, Veli abiye ‘tamam sıkıntı yok, yaparız hadi gidelim’ dedim.


Veli abinin taş ocakları varmış bana da o bölgede mermer ocağı olup olmayacağı, çıkıp çıkmayacağı noktasında sorular sordu. Gittik ve bölgeye baktık, araştırdık ve inceledik çıkan sonuç olumlu olunca; evet olur buradan dedik ve gereken ruhsat izinleri için başvuru yaptık. Ruhsat izinleri sektörün kanayan yarası bizde bu yatırıma devam edebilmek için beklemek zorunda kaldık ve 3 yılda anca geldiği için bir anda atlayamadık.

Ben bu süreci beklerken altımdaki arabayı sattım ve üzerini borçlanarak bir iş makinası aldım. Devamında da mermer ayalama ile dağ kesme makinalarını aldık ve ocak için yatırımlarımıza devam ettik. Böylelikle yatırımımızı sürece yaymış olduk. Cenabı Allah nasip etti kazmayı vurduk ve üretime başladık çok şükür.

Sektördeki sıkıntımız sadece bu değil, maden ruhsatları en başta gelen sorunlarımızdan. Ruhsat için harcı veriyoruz alamıyoruz. Bunun gibi daha neler neler var.

Şu anda her şeyi hesapladığımda, işletmeyi açmak için bir kontağa basıyorum günlük benim ocak maliyeti ve akaryakıt masrafları 8500 liraya geliyor.

TR: Siz bu dolardaki yükselişin aslında mermerciyi rahatlatmadığını düşünenlerden birisisiniz. Sizde ihracat yapıyorsunuz. Dolardaki artış ihracatçıya olumlu yansıması gerekirken, maliyet artışlarına yetişemiyorsunuz doğru mudur?

Doğrudur; Dolardaki artış ihracatçıya olumlu yansıması gerekirken, maliyet artışlarına yetişemiyoruz. Doların yükselişi elbette ihracatçıların lehine gibi görünse de aslında hiç de öyle olmuyor, çünkü maliyet artışları durmuyor tam tersine katlanarak devam ediyor.

TR: Dolardaki yükselişten sonra hayatınızda neler değişti?

Dolardaki yükselişin ihracatçıya yansımasını size şu şekilde anlatmaya çalışayım. İhracatta kullandığımız kasayı değerlendirelim. Kasamızın alışını 120 TL’den girdiğimizi düşünelim. Tabi ki bu doların yükseliş kavramında şu an 270 TL ye 40’a x 60 kasa sarıyoruz. Bu da 4 dolara tekabül ediyor. İhracat için kasaları İzmir limanına teslim ediyoruz.  Bu teslimat için ortalama en az 3800 lira da nakliye masrafımız ilave ediyoruz. Bu rakamın altında nakliye yok diyebilirim.

Bu da neden kaynaklanıyor akaryakıtlara gelen orantısız zamlar ihracatçıyı zor duruma düşürüyor. İnsanlar ihracat yapıyoruz, diyor; fakat öyle bir kavram yok. Bu şartlarda ihracatçı zorlanıyor, o yüzden bende ihracatı durdurdum ve iç piyasa çalışıyorum.

TR: Bu zamlardan sonra kasa fiyatlarından başka artan maliyetler nelerdir?

Sektörümüzde yaşanan maliyet artışlarının hangisinden bahsetsem ki!.. Sıralayacak olursak hemen aklıma gelen, testere maliyeti, personel maliyeti, strafor maliyeti. Aklınıza ne geliyorsa hepsi döviz olarak dolar ve euro olarak önümüze geliyor. Maliyet hesaplarındaki yükselişle ile karşı karşıyayız. Örneklemek gerekirse şu anda cilalı abrasivi 2.4 Euro’ya alıyoruz; o da 45-50 Türk lirasına tekabül ediyor.

Daha önce biz istemediğimiz halde palet palet malzemeleri yolluyorlardı. Bunu da 6-7-8 aylık çeklerle alıyorduk. Şimdi ise satışlar peşin her şeyi nakit almak zorundayız, sebep dövizdeki sallantılar, kurlardaki dalgalanmalar insanları peşin alış-verişe çevirdi.

TR: Peki, peşin ödediğinizde alamadığınız ürün oluyor mu? Mesela, biraz önce sohbet ederken katrak siparişi versem veremeyeceğim demiştiniz.

Elbette, veremeyeceğim… Çünkü şu an 13.50 olan dolar kuru ile bir anlaşma yapsam ve sipariş versem 1 dk, 10 dk, 1 saat,1 gün sonra ne olacağını bilemediğimiz kur sallantıları beni yukarıya çıkarır diyemiyorum, sanki dibe çeker gibi ön görüyorum.

Bizim işi önüne gelen yapmaya çalışıyor. Sektöre bilende, bilmeyende giriyor. Hesap makinesini kullanınca ben bu işi biliyorum diyerek işin içine atlıyor.  Bunu örneklemek gerekirse bendeki taşın fotoğrafını çekiyor, kendi sosyal medyasında paylaşıyor ve hayali olarak karşı tarafa bu taş bizde mevcuttur diyebiliyor. Bunu yapan kişinin masrafı, vergisi- algısı yoktur; sektörde bu kişilere tek tekçi denir.

Bu kişilerin yaptığı hatalar ve yanlışlar mermer sektörünü sahtekâr durumuna düşürüyor. Biz üreticilerin ise yeri belli yurdu belli, fabrikası her şeyi bellidir.

Fakat tek tekçi dediğimiz bu kişiler diğer adıyla pazarlamacılar, bizim fabrikadan taştan çektikleri fotoğraflarla burası benim diyebilecek cüretti gösterebiliyorlar. Bu kişiler siparişi alıp, karşıdan ön peşinatı alıyor. Örneğin 2000 $ (25000 TL) yi alıp çalışmaya gerek duymadan hayatını idame ettirebiliyor. Bu kişiye senede iki sefer böyle bir istek gelse çalışmaya gerek bile duymaz.

Tektek kelimesi buradan geliyor. Fakat biz üreticiler alın teri ile çalışıyoruz. Sigortası, vergisi, algısı, masrafı aklınıza ne gelirse günü gününe ödemeye çalışıyoruz.

TR: Üretime siz mi bakıyorsunuz? Bir mermercinin 24 saatini anlatmanız gerekirse neler söylersiniz?

Biz dört kardeşiz, hepimizin işe başlama saati sabah 7,30 dur. Fabrikaya bir dakika gecikmeyiz, işimizin başında oluruz. Hepimizin işinde uzman olduğu birimler olmasına rağmen her işi yaparız.

Bizim firmada belli bir iş bölümü vardır ve burada benim görevimde üretimi A’dan Z ‘ye takip etmektir. Benim işe başlama saatimi ben bile bilmiyorum. Fakat normal rutin olan sabah 7 buçukta kalkıyorum.

Ben ocaklardan görevliyim, nerde hammadde eksikliği varsa problemi çözmek için oraya gidiyor ve sıkıntıyı çözüyorum. Hammadde de sıkıntı varsa müşteriyi sıkıntıya sokmamak için tedarik ediyor ve getirtiyorum.

TR: Sipariş olmasına rağmen, ihracatı durdurduğunuzdan bahsettiniz, bunun sebebi nedir?

Şu anda sipariş olmasına rağmen ihracat yapmak istemiyoruz. Bunun sebepleri hepimizce malum sebepler ve herkes üç aşağı beş yukarı aynı sorunları yaşıyor. Bu sorunlarda navlun olsun, konteynır olsun, nakliye olsun, giderler olsun ve sayamadığım birçok sebep söz konusudur. Boğulmaya başladık, yetişemiyor ve yetiştiremiyor bir duruma gelmeye başladık.

Masraflar hakkını ödemiyor; burada elektriğe gelen %30 zamlar, akaryakıta gelen zamlar üreticiyi ve ihracatçıyı zorlamakla kalmıyor yok ediyor.

Mermercilikte bir işin maliyeti atıyorum 50 TL; müşterime bunun fiyatını 150 TL vermem gerekiyor ki kurtarsın o da şu an için geçerli. Müşteri açısından korkuyorum ve bu durumda kendimiz için de korkmalıyım, ucunda müşterimizi kaybetme riski söz konusu. Fiyat vermekten, satmaktan korkar durumdayız.

TR: Şu anda üretim maliyetleri de artmış ve yükselmiş durumda… Ne bekliyorsunuz peki!… Sizce bu durum nasıl düzelebilir?

Çok güzel bir konuya değindiniz, üreticinin ve ihracatçının önü açılmalı. Yapılan bu zamlar en ince ayrıntısına kadar değerlendirilmeli. Üretici sıkıntı yaşarsa tüketicide sıkıntı yaşar, bunu bilerek hareket edilmeli. Örneğin son zamanlar da yakıta gelen zamlarda mazottaki zam fiyatını maliyet hesabı yaptığımda enflasyona göre olması gereken rakam 7.80-8.00 TL olabilirdi en fazla. Tabi maliyet aşaması da var, olması gereken bu diye düşünüyorum.

Türkiye’nin her yeri mermer yatağı; yani biz üretiyoruz. Dağdan çıkarıyoruz ihraç yapıyoruz.

Maliyetler yüzde %30 yükseldi çok büyük sıkıntılar söz konusudur. Atıyorum şu anda bir fabrikanın elektriği 80.000 TL geliyorsa, şu anda 200.000 TL gelecek. Bu aradaki masrafı bize kim karşılayacak; İnşaat sektöründeki müteahhitler yurt dışındaki pazarlamacılar mı?

İhracatta 35 dolar üzerinde taş satılmaz mümkün değil. Satmaya kalkarsanız karşıdaki kişi oniks mi satıyorsun diyor. Çünkü maliyeti bilmiyor. Ülkemizi gerçekten çok sıkıntılı günler bekliyor. Bu sıkıntılar zincirleme olarak her sektör etkileyecek ve bütün sektörlere yansıyacak.

Hırdavat sektörüne bilye satan bir kişi bile etkilenecek. Daha yeni başıma gelen bir örneği vermem gerekirse; katrak makinasının bilyesi lazımdı. Önceden 1250 TL’ye aldığım bilyeyi şu anda 7850 TL ye aldım. Aradaki farkı artık siz hesap edin.

TR: Burada, Sadettin Altan’ın hayatını anlatan bir kitap var. Bu kitapta insanı maden yaşatır diyor.

Sadettin Altan’ın hayatını anlatan kitapta ‘insanı maden yaşatır’ derken bende ‘insanı maden yaşlandırır’ diyorum.

TR: Yorulduğunuzu mu hissediyorsunuz?

Beni tanıyan arkadaşlar bilir sabah 7.30 iş başı yaparak, 8.30-9.00 gibi güne başlar. Gece 3.00-4.00 e kadar çalışırım. Çünkü işin başında durmazsan üretim de olmuyor, üretim olmayınca kazanç olmuyor, kazanç olunca da masraflara zor yetişir durumdayız.

TR: Mermer sektöründe bulunmasaydınız ne iş yapardınız?

Mermer işi yapmasaydım, galiba özür dileyerek dolandırıcılık yapardım derim. Niye dolandırırdın derseniz!… Devlet yapılan zamlarda ihracatçının ve vatandaşın cebindeki kazancı görmüyor ve her şeye zam yapıyorsa; İnsanlar bunlardan yorulur ve bıkar. Kolay kazanca yönelen kişi farklı farklı yöntemlere başvurur. Dolandırıcılık yapsan KDV’si yok, maliyeti yok, faturası yok, mazotu yok, algısı ve vergisi yok.

TR: Yani o kadar bunaldık ki bizi çaresiz bırakıyorlar diyorsunuz. Sektörü sahiplenenler yok mu? Derdinizi bakanlıklara, bürokrasiye, siyasetçiye anlatacak, sizin haklarınızı koruyacak bir mercii yok da mı bu kadar bunalıyorsunuz?

Gerçekten ülke olarak sektör olarak çok boğulduk. Madenciler, madenlerde çaresiziz, üretimde çaresiziz. İşçi konusu başlı başına bir sorun. Sahiplenenlerden Allah razı olsun, fakat yeterli olmadığını düşünüyorum.

Sektör birçok fuara katılıyor ve oraya bakanlar ve bürokrasi geliyor. Açılışlar yapılıyor fotoğraflar çekiniliyor; fakat siyasetçinin ve bürokrasinin bizi görmesi bu kadar ve orada kalıyor.

Bizi hissetmeleri lazım, hissedebilmeleri için içimizde olmaları gerekiyor bir günlük değil, her gün ne yaşadığımıza şahit olmaları gerekiyor. Hangimizin derdini dinleyip çözdüler ki!..

Ben İscehisar ilçesinde mermerin başkentinde her yere giren çıkan herkesi bilen kişiyim. Birisi de ya benim işim çok güzel, ben şunu yaptım ve başardım demiyor. Çünkü bizi kimse dinlemiyor. Bizim çalışmamız ve üretmemiz gerekiyor; sıkıntılarla uğraşacak sorunlara çözüm bulacak vaktimiz yok. Fakat biz iş yapmak yerine bu işlerle uğraşır durumdayız.

Bakanlıklarda ve müdürlüklerde bekleyen dosyalarımızın hepsi üst üste. Rafta dosya koyacak yer kalmadı. Hangi biriyle ilgilenecekler. Bizim sıkıntılarımızı hiçbir mercii kanalları ele almıyor dosyalarımızla ilgilenmiyor. Bizde şaşırdık artık.

TR: Siz farklı bir sektör olan hayvancılıkla da ilgileniyorsunuz. Yem fiyatları veya tarımdaki gelişmeler hakkında fikir almak isteriz bu konuda neler söylemek istersiniz?

Farklı bir sektör olarak da hayvancılıkla ilgilendim. Benim ilgilendiğim dönemlerde hayvancılık işi güzeldi. Fakat şu anda maliyette yaşanan sıkıntılar hayvancılık yapan insanları da zorlamaktadır.

Hayvanlara verilen yemler çeşit çeşit değişirdi. Hepsinin fiyatları özelliğine göre farklı rakamlardan satılırdı, fiyatları 89 TL’den başlıyordu. Bugün ise bu rakamlar bu rakam 235 TL gibi rakamla satılmaktadır. Çiftçi ve hayvan üreticisi bu rakamlara nasıl dayanacak ya da dayanabilir mi? işte orası soru işareti. Bu artış sadece yemde kalmayarak et piyasasını da salladı ve 90 TL’den aşağı et fiyatı bulmak mümkün değil.

TR: Evet insanı maden yaşatır dedik. İnsanı maden yaşlandırır diyorsunuz!.. Kaç yaşınızdasınız?

Ben 32 yaşındayım ama görmediğim çile kalmadı. İnsanı maden yaşlandırır diyorum ve kaç yaşında hissediyorsun? diye sorarsanız, 65 rahat vardır.

Evet sevgili konuklar dediğim gibi Hüseyin Bey çok farklı bir kimliğe ve kişiliğe sahip. Gerçekten de çok cesur bir arkadaş. Bir anda mermer alıp satarken bir anda fabrikayı da satabildiğini görürsünüz. Bir anda uçakta satabilir. İşine gelen her konsepte mutlaka alışverişini hızlandırır.

TR: Peki bu maliyet artışlarında üretimi durdurmayı hiç düşündünüz mü? Neden durdurmadınız?

Maliyet artışlarında yaşanan krizde üretimi durdurmayı düşündük. Fakat rabbim bizim bu işi durdurmamızı istemedi diye düşünüyoruz. Şu an ki ocağımız Akşehir siyahımız altın değerindedir. Yanlış anlamayın ocağımız var diye değil. Ocak para basıyor, müşteri geldiğinde kendimizi güçlü hissediyoruz ve alırsanız alın diyebiliyoruz.  Ama fabrikada bunu söyleyemiyoruz. Ocaktan çıkan bloğu fabrikaya üretim için getirip, mamül haline gelinceye kadar geçen süreci maliyet hesabına döktüğümüz zaman ben para kazanamıyorum. Fakat ocaktan çıkan taşı blok olarak sattığımda maliyet asgariye düştüğü için para kazanamıyorum. Ocaktan çıkan blokları dışarıya satıyorum para kazanıyorum. Allah bereket versin. Ama fabrikada işlediğim zaman para kazanamıyorum. Üretimi durdurup ocaktan 4 tane blok getirip satmak sistem oldu artık.

Her şey kendimizin olmasına rağmen. Fabrika da üretim yaparken maliyetlerin yüksek olmasından dolayı üretimden vazgeçen üretici, fabrikacı milli servetimiz olan yer altı zenginliklerimizi hayatımızı idame ettirmek için yarı mamul olarak satıyor. Bunu bizde yapıyoruz.

TR: Üretim durdu diyorsunuz.

Evet durdu. Ama önümüzdeki süreçlerde ne olur bilemeyiz. Böyle giderse 120-140 bin lira gelen faturam şu an 300 bin liraya kadar çıktı. Bu ciddi anlamda büyük sorun, gerçek boyutlarda zor günler bekliyor bizi.

TR: Bir izleyicimiz bir soru sormamızı istemiş. Neden kolay para kazanmak istiyor. Devlette para mı bitti ne oldu da böyle oldu? Diye bir soru yöneltmiş. Sizce ne oldu da böyle oldu?

Sektör olarak yaşadığımız sıkıntıları artık birileri görmeli. Devletimizin sektörümüzün önemini bilmediğini düşünüyorum ve destek göremiyoruz. Bırakın görmesini biz sektör temsilcileri devletimizden destek istiyoruz. Mermerciye destek olunmuyor, üvey evlat muamelesi görüyoruz. Biz üretiyoruz ihracat yapıyor ve Türkiye ekonomisine katkı sağlayamaya çalışan bir sektörüz artık bizim önemimizi bilmeliler.

TR: Aslında ülkemizin benzini, mazotu, enerjisi mermer diyebilir miyiz?

Mermerin hammaddesi bize ait yani ülkemizin. Hammadde de dışa bağımlılığı olmayan bir sektör. Yapılan ihracatlar da ülkeye döviz girdisini sağlayan mermercinin kendisi ve mermer sektörüdür.

TR: Yanılmıyorsam altının KDV’sinde %1 uygulamaları var. Denizcilikte ve uçaklara bilhassa yakıt çok ucuz veriliyor. Bu hakların tarımcıya, çiftçiye, madenciye bu kolaylıklar sağlansa çalışma azminiz ve şevkiniz geri gelir mi?

Elbette gelmez mi!.. Biz sektör olarak çalışmayı ve üretmeyi severiz. Üreticinin önü açılmalı çalışma şevki tekrar geri verilmeli ve bizlerde gece gündüz çalışarak bu yaşanan sıkıntılarda devletimize destek olabilelim.

TR: Bu enerji bütün ülkeye yansır herhalde.

Bu enerji ve şevk ile ortaya çıkacak güzellikleri herkes hissedebilir. Bu sinerji her yere yansır. Şu an insanların ruhu daraldı. Üretmeyi düşünmesi gereken iş verenin aklı yarın ki çek ödemesinde. Öbür gün maliye ödemesinde. Daha sonra faturalardaysa bırakın üretmeyi işi terk etmeyi düşünür hale gelebiliyor.

TR: Son olarak neler söylemek istersiniz?

Allah vatandaşın sonunu hayır etsin. İnşallah bir gün tekrar karşı karşıya gelirsek, ileriki zamanlarda Hüseyin Pektaş geldi buraya oturdu 32 yaşında bir genç söylemişti.

Mermer piyasasındaki gidişatın sıkıntısından ve sonunun çok kötü olduğunu haykırdı diye. Fakat ‘biz duyduk duymamazlığa geldik’ denirse bilin ki mermercilik ölmüştür.

Evet, Hüseyin Pektaş kısa ve öz cümlelerle Turkuaz’a ve sektöre çok şeyler anlattı. Üretimdeki maliyet artışlarının kendilerini bunalttığını, hatta mermercilik yapmak yerine, daha kolay para kazanma yöntemlerinin olduğunun altını çizdi. Pektaş; bu sıkıntılara rağmen, yine de bu memlekete katkı sağlamak ve üretmek için mücadeleye devam ettiğini ifadelendirdi. İster istemez bu azimli ve fedakâr madencimizin mermercimizin yanında olmak bizlerin asli vazifesidir. Sadece bizlerin değil gerek bürokrasinin siyasilerin, sivil toplum örgütlerinin bu maliyet artışlarına ister istemez çözüm bulması gerekmektedir. Dünyada böyle bir kriz varken elbette ki herkes kolaya kaçabilir.

Kaos dünyayı sarmış. Buna ne yapılabilir ne yapabiliriz gibi düşünenler olabilir ama en azından şu gemicilere verilen veyahut altıncılara verilen %1 KDV oranları madenciye de eğer yansırsa elbette ki mermercimiz ve madencimiz, hatta tarım sektörü dahil olmak üzere mazot indirimleri yakıt indirimleri olduğu taktirde ülke ekonomisinin biraz daha hareketleneceğini düşünmekteyiz. Yani ne yapabilir değil herkes bir şey yapabilir.

Umarım bizde basın olarak bizde vazifemizi yapmışızdır bir şeyler yapabilmişizdir. Gerek epoksideki artışlar. Kasalardaki maliyet artışları. Asgari ücretin yükselmesi ister istemez orta ölçekli işletmeleri çok zor ve sıkıntılı bir sürece soktu. Devlet yetkililerinden, siyasilerden sektör çözüm önerileri bekliyor. Müjdeler bekliyoruz. Sektörün umudunu kaybetmemeli ve üretime devam ederek ülke ekonomisine katkı sunmaya devam edebilmeli.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

Bu sayfanın içeriğini kopyalayamazsınız