Güzelim bir adanın yok oluşu
Usta gazeteci Fatih Altaylı Habertürk’de ki 23.01.2021 tarihli köşesinde “Güzelim bir adanın yok oluşu” başlığıyla Marmara Adasını mermercilerin yok ettiğini ifadelendirerek, onlarca resim kullanmıştır.
Köşesi yayınlandıktan sonra Fatih Altaylı’ya cevap gecikmemiştir. Dördüncü kuşak mermerci olan Hasan Burak ALİMOĞLU ince ve nazik bir üslupla mermer sektörünün ve adanın kısa bir tarihçesi ile birlikte ülke ekonomisine olan katma değeri anlatmıştır.
Umarım Fatih Altaylı gibi usta gazeteciler mermer sektörünü daha yakından tanıma fırsatı bularak ülke ekonomisi için ekmeğini taştan çıkaranlara biraz daha tatlı bir üslupla yaklaşırlar.
Fatih Altaylının Habertürk’de ki köşesi aşağıda yer almakta olup, Hasan Burak Alimoğlu’nun bilgilendirmeli ve nazik yazısı da köşenin hemen altındadır.
Fatih Altaylı’nın kaleminden “Güzelim bir adanın yok oluşu”
Bir ülkeyi yönetenler, o ülkenin kendi yönetimleri sona erdikten sonra da binlerce yıl daha insanlara ev sahipliği yapacağını, torunlarının, torunlarının torunlarının ve onların da torunlarının o ülkede insanca yaşama hakkına sahip olduğunu düşünmediği zaman o ülke yaşanmaz hale gelebiliyor, sanki bir işgale uğramış gibi bir duygu yaratabiliyor.
Bu durumun en çirkin örneklerinden biri Marmara Adası.
Marmara Denizi’nin en temiz, en sakin ve en güzel adalarından biri, belki de birincisi olan bu güzel ada, bir süredir yok oluşa doğru sürükleniyor.
Adanın bu talihsizliğinin nedeni ise adadaki mermer.
Güzelim ada birkaç mermer blok için hızla yok ediliyor.
Bu güzelim ada bir süre önce turizm alanı olmaktan çıkarılıp, sanayi alanına çevrildi.
O günden bu yana da hızlı bir yok oluş başladı.
5 yıl önce 41 olan mermer ocağı sayısı 5 yılda neredeyse 2’ye katlandı ve 74’e çıktı.
“ÇED raporu gerekli değildir” şeklindeki akılalmaz hükümet kararından sonra iş iyice zıvanadan çıktı.
Adadan yılda 250 bin metreküp mermer sökülürken, hedef 1 milyar metreküpe çıkarıldı.
İzinli mermer ocaklarının yanı sıra izinsiz mermer ocakları da üzerine tuz biber ekti.
1 izinle 5 mermer çıkarıldı.
Üstüne bir de çıkan hafriyat, cüruf, artık mermerler tepelerden aşağı döküldü, madenlerde kalan alanlar da tahrip edildi.
Ve Ada’nın “Gözden uzak” tarafı tam bir talan, tam bir doğa enkazı halinde.
Güzelim ada muhtemelen birkaç yıl içinde tamamen bitecek.
Geriye yok edilmiş bir doğa, paramparça olmuş topraklar kalacak.
Bu ülkeyi yönetenler torunlarına paramparça edilmiş, delik deşik olmuş, hasarlı bir ülke yüzeyi bırakacaklar.
Şimdi diyeceksiniz ki, “Sen yazdın diye bir şey değişecek mi?”
Bilemem.
Belki değişir, belki değişmez.
Belki uzun dönemde bir fayda sağlar.
Ama en azından ben herkesin torunlarına karşı vazifemi yerine getirmiş oluyorum.
Hasan Burak Alimoğlu’nun Fatih Altaylı’ya Cevabı
Fatih Bey merhabalar,
Ben Hasan Burak Alimoğlu, mermer üreticisi bir firmanın 4. Kuşak yöneticisiyim. Anıtkabir’in yapımıyla başlamış ailemiz mermerciliğe, Taşa şekil vermeye, değer katmaya , bir o kadar da değer vermeye.
Köşe yazınızı büyük merakla ve objektiflikle okudum. Tahmin edersiniz ki biraz eleştireceğim yazınızı, umarım fikirlerinizi değiştirebilirim.
Marmara Adası çok temiz çok güzel bir ada size katılıyorum ama yok olduğu doğru değil. Ada talihsiz de değil. Talihsizlikle suçladığınız mermer, adanın en büyük şansı, nimeti, ekonomisi ve albenisi. Hatta O adaya adını veren şeyin ta kendisi mermer. Bu güzelim ada, turizm merkezi olmaktan yaklaşık 4000 yıl önce burada taş üretilmeye başlandı. Çıkarılan taş çok güzel cila aldığı için Latinler bu taşa Marmore dediler. “Cila alan” manasında. Oradan türedi Marmara adaya da, denize de, tüm dünyadaki mermere de adını verdi.
Yukarıda dediğim gibi yok olmadı, aksine var etti. Üzerine tarih yazıldı, üstünde yürüyün diye yerlere serildi, Bizans kubbelerini taşımak için sütun oldu, binalara “yapıtaşı” oldu. Vatikan’ın, Ayasofya’nın, Efes’in ve daha bir çok tarihi yapının birer parçası oldular. Yani turizme dolaylı katkıları var. Yakın tarihten örnek verecek olursak, İzmir Kordon’ da ki Arkas müzesi binası, konsolosluk binaları Marmara mermerinden, yanmadan önce ki diğer Kordonu süsleyen binalar gibi.
Bahsettiğiniz üzere diyelim ki bir tüketim söz konusu, hatta şöyle bir varsayım yapalım. Türkiye’nin dört bir yanındaki, tüm mermerciler toplanıp desek ki: “Hadi şu Marmara Adasını bitirelim.” Değil birkaç sene, yüzlerce senede bitiremeyiz. Gel gelelim kimsenin böyle bir gayesi de yok.
Biz mermerciler ekmeğimizi tam anlamıyla taştan çıkarıyoruz. Madencilik yaparak ülke ekonomisine katkı sağlayıp Türkiye genelinde yaklaşık 250.000 kişiye doğrudan, 2.000.000 kişiye dolaylı gelir sağlıyoruz. Yaklaşık 4 milyar dolar yıllık ihracat yapıyoruz. Ülkemiz dünyanın en zengin mermer yataklarından biri. Bin bir yerden izin aldıktan sonra işlettiğimiz ocaklarda tarihe, çevreye, doğaya saygılı olacak şekilde çalışıyoruz. Devletin şart koştuğu her tedbire harfiyen uyuyoruz ki koşul ve yaptırımlar oldukça ağır.
Buyurun Maden Kanunu inceleyiniz. Türkiye ekonomisine katkısını da inceleyiniz. Yada madencilikte reformlar yaparak 10 senede Avrupa’nın en güçlü 4. Ekonomisi haline gelen Finlandiya’yı inceleyiniz. Bunları özellikle rica ediyorum. İnceleyin ki, yaşadığımız zorluklara şahit olun, Türkiye aşığı biri olarak dile getirin, yerli madenciliğe Siz de destek verin. Türkiye madencilikle ve yeraltı zenginlikleriyle nasıl Dünya Ekonomisinde palazlanabilir diye yaşlılara, gençlere, çocuklara herkese anlatın ki torunlarımıza ayakları üzerinde durabilen bir Türkiye bırakalım.
Biz anlatırsak olur mu bilemem ama sizin kaleminiz güçlü. Ben biliyorum siz anlattığınızda güzel şeyler olacaktır.
Saygılarımla.
Sayın Alimoglu yüreğinize sağlık.