Türkiye’de enflasyon kanserli hücre gibi ekonomideki tüm dengeleri bozuyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre yıllık enflasyon Tüketici Fiyat Endeksi yüzde 49’a, Üretici Fiyat Endeksi ise yüzde 93’e ulaşmış durumda. Ekonomistlerin değerlendirmelerine göre enflasyonda zirve görülmüş değil.
Geçtiğimiz günlerde dinleme olanağı bulduğum Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu TÜFE’de yüzde 60’a doğru gittiğimizi dile getirdi.
Dünya’daki hammadde fiyatları, enerji maliyetleri ve işçilik rakamlarının yukarı yönlü olduğunu bunun da enflasyon rakamlarını yukarı taşıyacağına dikkati çekti.
Rusya-Ukrayna krizini de yorumlayan Aslanoğlu, Rusya’nın bugünkü petrol fiyatlarıyla yıllık 360 milyar dolar kazandığını, Rusya’nın petrol fiyatlarının 90 doların altına düşmemesi için Ukrayna krizi çözülse de başka bir yerde bir kriz çıkarabileceği uyarısında bulundu.
Bütün bu unsurları göz önünde bulundurduğumuzda, Türk ekonomisindeki en büyük problemin önümüzdeki dönemde de enflasyon olarak devam edeceğini söylemek kahinlik olmaz.
Üretici fiyatlarındaki artışla, Tüketici fiyatları arasındaki makasın 45 puan artmış olması da ayrı bir handikap. Sanayinin yüzde 93 maliyetle ürettiği ürünleri, yüzde 49 artışla satışa sunması sürdürülebilir değil. Sanayide ve üretim yapan kesimlerde sermayeler erimiş durumda.
Hayvancılıkta bir çıpa olarak kabul edilen 1 kg. süt / 1,3 kg. yem fiyatı dengesi çoktan bozulmuş durumda. Bugün üretici 1 kg süt sattığı zaman 1 kg yem alabiliyor.
Benzer durum tarım ürünlerinde de söz konusu.
Türkiye’nin yeni ekonomik modelinin ne kadar başarılı olacağını ilerleyen dönemde göreceğiz. Ekonomimizin bu krizden daha hızlı çıkması için Türk ekonomisinin başına bir Derviş gerektiğine inanıyorum.
Türkiye 1999 krizinde geniş yetkilerle donatılmış, Dünya’nın tanıdığı, güven duyduğu Kemal Derviş’le ve onun uyguladığı acı reçete ile krizden çıkmıştı. Türkiye’yi bugün yaşadığı krizden çıkaracak bir Derviş’e ihtiyaç var.
Ekonomi yönetiminde 1 yılı bulmayan Bakan ve Merkez Bankası değişiklikleri ve göreve gelen isimlerin inisiyatif kullanamaması yaranın iyileşme süresini uzatır. Bu süreçte Türkiye kaybeder.
Enflasyon rakamlarının bugünkü seviyelere gelmesinde pandemi dönemi etkili oldu bunu kabul etmemiz gerekiyor. Ancak, bu tablonun derinleşmesine ekonomimizi iyi yönetememizin de katkısını inkar edemeyiz.
Geniş yetkilerle donatılmış, ekonomiyi bilen, dünyadaki gelişmeleri iyi tahlil eden, özgür hareket edebilen bir ekonomistle ya da ekiple bu krizden çıkabiliriz.
Tüketim eğilimi yüksek, verimliliği düşük bir ülkeyiz. Krizden çıkmak için yabancı yatırıma ihtiyacımız var. Yabancı yatırımcının cesaretini artırmamız gerekiyor.
Türkiye’deki kapasite kullanım oranlarını da yüzde 80’in üzerine taşımak, ihracatımızı artırmak için sermayeye ihtiyaç var. Bu ihtiyacı iç piyasadan karşılayacak bir kaynağımız yok. Yabancı sermaye bunun için de zorunlu.
Ekonomi yönetimimizin güven verdiği, yabancı yatırımın arttığı, kapasite kullanım oranlarımızın yukarı çıktığı günleri en kısa sürede görmeyi diliyoruz.