Bunun sonucunda gelişmiş ülkelerin tümünde ve ülkemizde ÇEVRE Bakanlıkları kuruldu. Yapılacak olan küçük, büyük her türlü yatırım öncesi bu yatırımın çevreyi nasıl etkileyeceğinin belirlenebilmesi için ÇED belgesi alınması zorunluluğu getirildi. Ülkemizde sanayi yatırımı yapılmadan önce ÇED belgesi alınmasına rağmen, çevrecilik adı altında bu ülkeye bir çivi çakılmasın diye propaganda yapan kaos üretim merkezleri kendilerine düşen görevi itina ile yerine getirmektedir.
Dünyadaki gelişmiş tüm ülkeler çevremi-sanayi ikileminden kurtulmak için yaşanabilir bir dünya için sürdürülebilir bir kalkınmanın gerekli olduğunu idrak ettiler.
Bu dünyada yaşayabilmek için hem çevre hem de sanayi gerekli. Biri diğerinden daha üstün olmadığı gibi biri diğerinden daha önemsizde değil.
Ülkelerin bağımsız olarak ayakta kalabilmeleri için sanayileşmesi ve enerji ihtiyaçlarını mümkün olduğu kadar kendi kaynaklarından karşılayıp bütçe açığı vermemeleri günümüz dünyasında gereklilikten öte zorunluluktur. Dünyanın neresinde olursa olsun yapılacak olan her (sanayi ve enerji) yatırımının ÇEVRE’ye mutlaka bir zararı bulunmaktadır. Biz insanlar her saniye oksijen alıp karbondioksit vermekteyiz. Şimdi insanlar doğaya karbondioksit verip zehirliyorlar diyebilir miyiz.? O zaman bu dünyada 1 tek insanın bile yaşamaması gerekir. Her sanayi ve enerji tesisi doğaya bir miktarda olsa zarar veriyor onun için yaptırmayalım dersek, özellikle elektriği nereden üreteceğiz. Elektriksiz bir dünyada şu anda kim yaşamak ister. Biz kömür üreterek termik santralden, jeotermal kaynaklardan, akarsularımızdan (HES), rüzgardan, güneşten ve özelliklede nükleer santrallerden ucuza elektrik üretip bu ülke halkının kullanımına sunmak zorundayız. Ülkemizde maalesef şu anda üretilen elektriğin %40’ı doğal gaz ve petrolden elde edilmektedir ki bu iki kaynak bakımından da biz yurt dışına göbekten bağlıyız. Bu bağımlılık bütçe açığının ana gider kalemini oluşturmaktadır. Ülkemiz güvenilir son teknoloji ürünü olan nükleer tesis yapımında oldukça geç kaldı. Bu çağda artık bizde elektik enerjimizin en az yarısını nükleer tesislerden üretiyor olmalıydık.
Kalkınma ve sanayileşme için MADENCİLİK sektörü öncü konumdadır. Günlük yaşamımızdan madenleri çıkarırsak, Taş devri koşullarına geri döneriz. Binlerce yıldan beri insanoğlu kayaların içinde saklı duran maden ve mineralleri keşfedip kullanmaya başlamasıyla birlikte tarihin akışı değişmiş, insanlık bu günkü modern yaşam düzeyine erişmiştir. Günlük hayatta kullandığımız her türlü araç ve gereç’in % 80’i doğrudan veya dolaylı olarak bir veya birden fazla MADEN’den elde edilmiştir. İçinde yaşadığımız mekanlar, onların içindeki araç ve gereçler, etrafımızda gördüğümüz her türlü alet ve edevatın nelerden yapıldığını hiç düşündünüz mü.? Kullandığımız veya sahip olduğumuz (kaşık, çatal, çay bardağı, araba, telefon, elektrikli el aletleri) her şeyin yapımında mutlaka maden veya madene dayalı ürünler bulunmaktadır. Bu günkü modern yaşamımızı demir, bakır, kurşun, çinko, alimünyum, krom, fosfat, kömür ve diğer madenleri bulundukları yerden çıkarmak için çalışan madencilere borçlu olduğumuzu unutmayalım. 77 yılık ömrü boyunca 1 gelişmiş ülke vatandaşı 1680 ton mineral, metal ve yakıt tüketmektedir.
Madencilik sektörü tüm orman alanın % 0.01 (on binde birini) kullanmaktadır. Madencilik geçici bir faaliyettir, rezervi biten yerlerin yeniden düzenlenerek doğa ile uyumlu hale getirilmesi mümkündür. Nasıl ki anne karnındaki bebek alınmadan oraya dikiş atılamıyorsa, maden rezervi bitmeden de o alanda kalıcı bir rehabilitasyon çalışmasına başlanamaz. Turizm sektörü maden sektörünün 2.5 katı ormanlık alanı kullanmaktadır. Ancak betonlaşan kıyılarımızı ve zeytinliklerimizi tekrar doğaya kazandırma şansımız bulunmamaktadır.
1 ağaç’ın ömrü yaklaşık 60 yıldır. Madenler milyonlarca yılda oluşmuştur. Ağacı kesip yerine veya başka bir yere dikebilirsiniz ama madeni mutlaka bulunduğu yerde üretmek zorundasınız. Madenciler her kesilen ağaç yerine orman idaresine yeniden ağaç dikilsin diye en az 10 ağaç dikim ücreti ödemektedir. Orman idaresi sadece gelir amaçlı milyonlarca ağacı keserken bir sorun yok, madenci bir ağaç kesse, o ağacın yerine yeni ağaç dikilmesi için misli, misli bedeller ödese bile yanlış algı sonucu doğanın tahripçisi konumunda gösterilmektedir. Ülkemiz şu anda dünyada ağaçlandırma yapan ülkeler arasında 3. sırada yer almaktadır.
Unutmayalım ki dünyada kömür madenciliği olmasaydı şu anda dünyada tek dikili ağaç bulunmazdı. İnsanlar sadece ısınabilmek için tüm ağaçları keserlerdi.
Madencilik sektörü aşağıda sunulan özellikleri Maltepe escort nedeniyle diğer sektörlerden oldukça ayrı ve özel bir sektördür.
Madenler yenilenemeyen kaynaklardır.
Madencilik sektörü ekonomik kalkınmayı başlatan “öncü sektör” konumundadır.
Madencilik sektörü, sanayi başta olmak üzere, ekonominin diğer sektörlerinin temel hammadde ihtiyaçlarının sağlamaktadır.
Madencilikte, diğer sektörler gibi yer seçme şansı yoktur, madenin bulunduğu yerde işletilmesi zorunludur.
Madencilik geniş istihdam imkanlarını en az yatırım ile yaratan bir sektördür.
Madencilik genellikle kırsal kesimlerde yapıldığından göçü önleyici özelliğe sahiptir.
Yeni Zelanda gibi tarım ülkesinde 10 dönüm alandan sağlanan madencilik geliri sebzeciliğe göre 90 kat, mandıracalığa göre 298 kat, hayvancılığa göre ise 972 kat daha fazladır.
Madencilerin her türlü alt yapı hizmeti sağlanmış olan organize sanayi bölgelerinde çalışma şansı yoktur. Madenci yol, su, elektrik gibi her türlü altyapı Malatya escort hizmetlerini kendi sağlamak zorundadır. Bu alt yapı tesislerinden yörede yaşayan tüm halk yararlanmaktadır.
Çevremi-Sanayimi ikileminde kalmadan, her ikisinden de vazgeçmeden, yaşanabilir bir dünya için sürdürülebilir bir kalkınmanın gerek olduğu bilinciyle hareket etmemiz ve yeraltı zenginliklerimizi dünyadaki en son teknolojileri kullanarak yeryüzüne çıkarıp halkımızın hizmetine Kuşadası escort sunmamız zorunlu ve gereklidir.
Eğer biz bu yeraltı zenginliklerinden faydalanamazsak başka ülkelerin iştahını kabartırız. Unutmayalım bu güne kadar dünyada çıkan savaşların ana nedeni yeraltı zenginliklerinin ele geçirilmesi ve paylaşımı anlaşmazlıklarıdır.