Spor yaparken vücut mutluluk hormonu üretir.
Ben Yüksel Çakmak 1962 yılında İscehisar’da doğdum ve burada yaşıyorum. Evliyim ve Lise mezunuyum. Yaşamayı ve sağlıklı olmayı seven bir insanım. Mutluluğun insanlardan çok uzakta olmadığını düşünen birisiyim. İnsanların başaramayacağı hiçbir şeyin olmadığının inancındayım. Sadece kendimizi iyi tanımalıyız. Bende kendimi iyi tanıyorum. Çocukluk yıllarımda ilk okula giderken içimde her zaman spor merakım vardı. Fakat o yıllarda (yani 1970 lerde) spor yapmak deyince akla hep futbol gelirdi. Bense futbola hiç ilgi duymadım. Hayatımdaki yaşam felsefemde spor olmazsa olmazımdı.
Evet, Spor yapmayı seviyordum, fakat hangi sporu ve nasıl yapacağımı bilmiyordum. Biz Anadolu da yetişmiş anne ve babanın çocuklarıyız. Onların zamanında böyle şeyler olmazmış ve bilmezlermiş. O yüzdende büyüklerimizin bu tür aktivitelere tepkilerini kestirmek mümkün değildi. Olumlu veya olumsuz tepki verebilirlerdi. Bu yüzden de büyüklerim, çevrem ne der deyip, hiçbir şeyde yapamıyordum. Fakat hiçbir zaman pes etmedim.
İçim içime sığmıyordu, bir şeyler yapmak istiyordum ve çevremi araştırdım. Sporu yaptıracak, bana yön verecek, çevremde içimdeki spor sevgimi açığa çıkarmama yardımcı olacak herhangi bir kişiyi göremedim, yoktu.
O günkü dedelerimiz top oynadığımızı gördüklerinde, ‘ topu ’ kast ederek “ niye onun peşinden koşuyorsun. Git ders çalış, annene babana yardım et, bağ bahçede çalış ” derlerdi. Durum böyle olunca da benim içimdeki spor hevesi öylece kalakaldı.
Ortaokul yıllarımda ise beden eğitimi dersinde minderde atlama, masadan atlama gibi çalışmalar yapardık. Ben bunları yapamazdım, becerim yoktu, bana arkadaşlarım gülerlerdi, mahcup olurum diye o derste de aktif olmayıp, geri dururdum. Eğitim hayatıma ortaokuldan sonra ise devam edemedim ve 40 yaşından sonra açık öğretim lisesini bitirdim.
1954 – 1974 yılları arasında mermer ocaklarında işçi olarak çalışan İsmail Çakmak; azmi, çalışkanlığı ve güvenilirliği ile sektörde adından söz ettirmeyi başarmıştır. 20 yıllık birikmiş olan tecrübesi ile kendi işletmesini kurarak, ocak işletmeciliği yapmaya başlamıştır.
Yüksel ÇAKMAK ise Eğitim hayatına devam edemeyince, babası İsmail Çakmak’ın en büyük destekçisi olmuştur. Mermer ocağına traktörle işçi götürmeye, servis yapmaya, ocağın başında durarak işleri takip etmeye başlar (1977).
Çakmak sözlerine devam etti:
“ O zamanlarda mermer ocakçılığı şimdikinden çok daha zormuş. Şuan ki makine gücü ve teknoloji olmadığından mermeri çıkarmak için gereken bütün işçilikler, işlemler insan gücü kullanılarak, mermer blok ve molozlar üretiliyor ve çıkartılıyormuş. O dönemdeki büyüklerimizin işi daha zormuş. Babamdan ve annemden bizleri yetiştirip bu zamana ulaştırdıkları için Allah razı olsun. Onlara sağlık sıhhat versin, onları başımızdan eksik etmesin diyelim.
O dönemlerde gençliğin verdiği enerji ile ocakta her işe koşturuyordum. Fakat artık vatani görevimi yapma yaşına gelmiştim. 1982 yılında askere gittim. Asker arkadaşımdan biri spordan anlıyordu. Onunla fırsat bulduğumuzda spor yapıyorduk. Spor dalı olarak body (vücut geliştirme) çalışıyorduk. 1983’te askerden geldikten sonrada öğrendiğim kadarıyla spor salonlarına giderek devam ettirmeye çalıştım.
Ocağa barfiks borusu diktim. Bizim işimizde şehir fark etmeden başka yerlerde de ocak açabiliyorduk, yeni açtığımız ocaklarda da bendeki sistem değişmedi ve gittiğim her yerde barfiks borusunu dikiyordum. Akşam ocakta iş paydosundan sonra body çalışırdım. Yani 22 yıl body sporunu devamlı olarak yaptım.
2004 yılında bedenimde bir rahatsızlık hissettiğimden dolayı hastaneye gittim ve çeşitli tetkiklerden sonra doktor bana fiziki görünümümden dolayı spor yapıp yapmadığımı sordu. Bende evet dedim. O da bana ‘ spor yapmak çok güzel bir şey fakat ağırlık sporu kas yaptığı için kalbin etrafında kas oluşuyor, kalbin çalışmasını biraz zorlaştırıyor. Sizin hiçbir şeyiniz yok, rahatsızlığınız kas ağrısı’ dedi. Yaş ilerledikçe yüzme, koşma ve yürüme bunlardan yaparsanız daha iyi olur diye bana tavsiyelerde bulundu. O zaman ben 44 yaşındaydım.
İscehisar da berberlik yapan Muammer Türe ve bazı arkadaşlarımla sabah namazından sonra İscehisar stadyumunda yapacak olduğumuz spor için ısınma turları atardık. Stadyumda 8-10 tur , yani 4-5 kilometre koşuyorduk. Bizim için 4-5 km koşmak inanılmazdı, kendimizi çok iyi koşuyor zannediyorduk.
2004 yılında Afyon ilimizde uzun çarşıdaki dükkânların camlarında bir koşu yarışması ilanı gördüm. Afyonkarahisar Belediyesinin düzenlediği 10 Kasım’da Atatürk 10 km koşu yarışması yazıyordu. İlandan bu yarışmaya nasıl katılacağımı öğrendim, başvurumu yaptım. Böylece ilk birinci yarışımı koştum. Yarışmayı çok zor tamamladım. Yarış devam ederken aklımdan bir sürü olumsuzluklar geçti. Çünkü çok zor gelmişti bana. Yarışmayı en geriden tamamladım.
O zaman anladım, İscehisar da 4-5 km koştuğumuz koşunun hiç bir şey olmadığını. Sonrada 2 gün dizlerimin üzerine çökemedim ve diz çökerek oturamadım çünkü bacaklarımın kasları çok ağrıyordu. Yarışta atletizm sporuyla ilgili hiçbir şey bilmiyordum. O yarışta bizim yaş grubumuzdan sadece 3 kişi varmış ve bende en sondan bitirmiş olsam da yaş grubumuzda 3. olmuştum. O da beni motive etti. Koşu anında aklıma gelen olumsuzlukların hepsi biranda silindi yok oldu.
Doktorumun tavsiyesi üzerine yaptığım araştırmalar çerçevesinde, body sporunu bırakıp atletizm sporuna geçiş yapmış oldum. O günkü yarışmada hiç kimseyi tanımıyor ve atletizm sporu nasıl çalışılır ve nasıl beslenilir bilmiyordum.
Burada söylemeden geçemeyeceğim. Hayatta sağlıklı yaşamın en büyük etkenlerinden bir tanesi spor diye bilinir, fakat bunu destekleyen ondan daha fazla etkin rol olan beslenmeymiş ama sağlıklı beslenme, karnını doyurma değil tabi ki: Maalesef yanlış beslenme toplumumuzda oldukça fazla hissediliyor. Hareketsiz yaşam, yanlış beslenme obeziteyi yaygınlaştırarak, hastalıkların çoğalmasına sebep oluyor ve bu yüzden bağışıklık sistemi ve vücut direncimizi zayıflatılıyor. Bundan dolayı da sağlıklı beslenmenin öneminin altını çizmek istiyorum.
Atletizme başlayalı 16 yıl oldu
Bu spora başladığımda tek başımaydım, kimseyi tanımıyordum. Şu anda ise isminden söz ettiren, birçok başarılı yarışmalarda ödüller alan, Türkiye’nin birçok yerinde atletizm yapan arkadaşlarım oldu.
İlçemiz İscehisar’da yıllarca tek başıma koştum. Koşmaya uygun park ya da koşu yolları olmadığından normal yollarda koştum. Riskli mi dersiniz; riskli. Ne yapayım? Spor yapmayı seviyordum, atletizm yapmam gerektiğine inandığım için devam ettim. Bizler ilçede yaşıyoruz, buralarda spor yapma bilinci olmadığından gençler ve yeni nesil spordan anlamıyor. Maalesef yıllarca bu söylemlere maruz kaldım. Yarışlara gidiyoruz: Ne kazanıyorsunuz? Niye koşuyorsun? Ne gerek var? diye sorularla karşı karşıya kalıyoruz. Her şeye ekonomik kazanç gözüyle bakıyorlar. Bu yüzden toplumumuz sporun sağlıklı olmak için yapıldığını düşünmüyor. Deli gibi ne koşuyorsun diyenler bile var.
Örneğin; toplumda yaygın olan sigara içme alışkanlığı normal , fakat koşmak sanki anormal bir şey. Halbuki sigara vücudu zehirliyor, iflas ettiriyor. Sporsa bunun tam tersi. Bu spor birde atletizm ise. Hiçbir zararı yok hatta faydalarını saymakla bitiremeyiz. Sizlere faydalarından bir örnek vereyim. Spor yaparken bedenimiz endorfin denen mutluluk hormonunu üretir dolayısıyla streslerden kurtuluruz, mutlu oluruz. Stres bütün hastalıkları tetikler, vücudu yıkar yok eder. Demek ki stres atınca farkında bile olmadan birçok hastalıktan korunuyoruz. Atletizm sporu yapanın vücut direnci ve bağışıklığı güçlü olur.
Spor yapmayan kişiler grip hastalığına çabuk yakalanırken, spor yapan kişiler gribal enfeksiyonlara nadir yakalanırlar. Hasta oldukları zamanda kolay atlatır ve hastalığı yenerler. Şu an 58 yaşındayım hayatımın 22 yılını body sporuyla iç içe geçirdim. 16 yıldır da atletizm sporunu yapıyorum. Toplam 38 yıldır spor yapmaktayım ve ömrüm yettiği sürece koşmaya spor yapmaya, hareketli olmaya devam edeceğim. Bunun nasıl bir mutluluk olduğu anlatamam. Yalnızca spor yapanlar ne demek istediğimi anlar.
Geçen 16 yılda hiç hayal bile edemediğim koşulara katıldım. Değişik illerde toplam 60 yarışa katıldım. 10 km ile 60 km arasında yarışlar koştum. Bu yarışlardan bazılarında kategorimde 1.lik, 2.lik ve 3.lükler elde ettim. Kürsülere çıktım. Kupalar ve ödüller aldım. Onlarda ayrı bir mutluluk tabi ki. Para kazanmak için değil, ölmemek için değil, ne kadar ömrüm olursa o kadar zaman sağlıklı yaşayabilmek için koşmaya, spor yapmaya devam edeceğim.
Yıllarca spor ile uğraştım
Çoğu kimse benim sporla uğraştığımı bilmezdi. Yıllar sonra yakın arkadaşlarımdan ve tanıdıklarımdan birçoğu da benimle birlikte koşmaya başladı. Birlikte koşmaya başladığımız arkadaşlarımın sosyal medyada paylaştığı fotoğraflar veya videolardan koştuğum öğrenildi. Ben yapı gereği reklam yapmayı çok sevmiyorum, kişileri meşgul etmek istemedim. Koşmanın dışında yüzmeyi seviyorum ve ilgileniyorum. Yüzme ortamı buldukça yüzmeye devam ediyorum.
16 yıldır yapmış olduğum atletizm koşularında birçok arkadaşım oldu. Spor insanların kaynaşmasında ve dostluklarında çok büyük etken oluyor. Tanıdığım tüm arkadaşlarımla gurur duyuyor ve hepsini kutluyorum. Kendileriyle çok güzel günler geçirdik, inşallah, hep birlikte güzel günler yaşamaya da devam edeceğiz.
Son iki yıldır İscehisar’ımızda toplam atletizm sporunu yapan gönül veren arkadaşlarımızın sayısı 15 kişiye ulaştı. Bu arkadaşlarımızla İscehisar’ımızın kimsenin bilmediği, bizlerinde bilmediğimiz birçok yerini, güzelliklerini, arazisini, dağını, tepesini koştuk. İscehisar’dan Emirdağ, Çay, Sandıklı, Gecek, Gazlıgöl kaplıcaları ve hatta Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinde koşular yaptık. Bayat’a, Gömü’ye çok defalar gittik. Daha nicelerini yapacağız. Allah izin verirse. Hedeflerimiz de, Afyon-Kütahya ve Afyon-Uşak arasında koşarak gitmeyi planlıyoruz.
İscehisar’daki koşucu arkadaşlarımızla İscehisar spora üye olup İscehisar adına yarışlara katılmayı, hatta İscehisar’da yarışlar düzenlemeyi planlıyoruz. İscehisar Spora üye olmak isteyen Afyonkarahisar’dan arkadaşlarımızı da bekleriz.
Afyonkarahisar da olan arkadaşlarımızla, Afyonkarahisar Atletizm Gençlik Spor Klübü’nü (derneğini) kurduk. Arkadaşlarımızla, Afyon’da ne kadar dağ, tepe, yol varsa her yeri koştuk. Tüm arkadaşlarıma buradan teşekkür ederim.
Afyon grubundaki arkadaşlarımızla da çok güzel günlerimiz oldu. Onların yanında atletizm sporunun ince ayrıntılarını öğrendim. Koştuğumuz yarışmalardan birkaç örnek vererek o güzel anıları ve hissettiklerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Avrasya Maratonu
Datça, Gaziantep, Pamukkale, Alanya, Eskişehir, Afyonkarahisar, Bodrum, Çeşme, Dumlupınar vs. Avrasya maratonu İstanbul’da köprüden koşarak geçilen bir yarışmadır. Bu yarışmada 42 km maraton ve 15 km yol koşusudur. Birçok kez bu yarışı koştum. Herkesin bir kez de olsa İstanbul Avrasya yarışmasına katılıp maraton veya 15 Km herhangi birisine mutlaka katılmasını öneririm. Koşmasa da yürüsün. Çok güzel bir ortam ve duygudur.
Bu yıl pandemiden dolayı yarışların çoğu iptal edildi. İptal edilmeseydi İscehisar grubumuzla Kapadokya’da ultra maraton 120 km, Efes’te ultra maraton 120 km ve Afyon’da ultra maraton 54 km yarışlarını koşacaktık.
Ultra Maraton 60km
İscehisar grubumuzla iptal olmayan yarışlardan, Adapazarı-Sapanca’da ultra maraton 60 km’yi 8 Ağustos 2020’de ve Bursa-Dağ Yenice’de 12 km koşan bir arkadaşımız 2. Oldu. Yine bir arkadaşımız 6 km’de 3.oldu. 32 km’de kategorimde bende 5. oldum. Diyerek sözlerini bitirdi.
YÜKSEL Çakmak’a, bizlere vermiş olduğu bilgiler ve paylaşmış olduğu anılardan dolayı teşekkür eder sağlıklı ve başarılı günler dileriz.
Şimdi 30 Ağustos 2020’de Dumlupınar Kütahya’da 30 Ağustos Zafer Bayramı haftasında Dumlupınar zafer koşusunda 10km yarışında İscehisar atletizm spor sevenleri olarak 12 kişi gidip yarışmaya katılacağız. Herkese başarılar dilerim. ( bu yarışma yapılmamıştır. Ek bilgi )